Hz. Amr, İslamiyet’in ilk yıllarında Müslüman oldu. Diğer sahabiler gibi Medine’ye hicret etti. Hendek Savaşı’na katıldı. Büyük kahramanlıklar gösterdi. Tebük Gazvesi’ne katılmayı çok istemesine rağmen yol hazırlığı için maddi gücü olmadığından katılamadı. O sırada Medine’de maddi sıkıntı vardı. Maddi durumu iyi olan sahabiler bile bu gazveye hazırlanmakta zorluk çektiler. Hz. …
DevamıAmr bin Âs (r.a.)
Zaman geçtikçe İslam nuru daha geniş kitlelere ulaşmakta, hidayete erenler günden güne çoğalmaktaydı. Hendek Muharebesi Müslümanların muzafferiyetiyle neticelenmiş, Hayber fethedilmiş, Hudeybiye Anlaşması Müslümanların lehine gelişmişti. Gün geçtikçe, müşriklerin ileri gelenlerinden Müslüman olanlar çoğalmaktaydı. Bu arada müşriklerin siyaset dâhisi Amr bin Âs çok tedirgin ve huzursuz idi. Kureyş’ten kendisinin sözünü dinleyen …
DevamıAmr bin Abese (r.a.)
Amr bin Abese, fıtratı İslamiyet’e meyyal bir zattı. Herkesin putlara taptığı bir sırada o, putlardan nefret eder, Yaratıcı’nın birden fazla olamayacağını düşünürdü. Hiçbir fayda ve zararı olmayan putlara tapmanın manasızlığına inanırdı. Amr, içindeki boşluğu dolduracak bir din arıyordu. Bir gün Ehl-i Kitap’tan birine rastladı. Ona, taşa ağaca tapmanın akılsızlık olduğunu …
DevamıAmmar bin Yâsir (r.a.)
Kimsesiz, fakir, Yemenli bir aileye mensuptu. İslam tarihinde “Yâsir Ailesi” adıyla anılan bu aile, müşriklerin en büyük zulüm ve işkencelerine maruz kaldı. Bu işkencelerin tek bir sebebi vardı: Yâsir Ailesinin İslam nuruna bağlanmaları… Müslümanların sayısı arttıkça müşrikler endişeye kapılıyordu. Bedevi, vahşi müşriklerin elinde müminleri caydırmak için işkence silahından başka bir …
DevamıAlâ bin Hadramî (r.a.)
Medine’de kurulan İslam Devleti gün geçtikçe büyüyordu. Kavim kavim, kabile kabile Medine’ye akın eden halk, Peygamberimizin sohbetinde bulunuyor, İslam’ın yüce hakikatlerini dinledikten sonra Müslüman oluyorlardı. Resûlullah bir yandan Medine’ye gelen heyetlerle meşgul olurken, diğer yandan da komşu devlet ve hükümdarlara elçiler göndererek onları İslam’a davet ediyordu. İşte elçi olarak vazifelendirilen …
DevamıAdiyy bin Hâtem (r.a.)
Delilsiz, araştırmasız ve sadece taklidî olarak bir davayı benimseyenlerin, ileride karşılaşacakları küçük sarsıntılar karşısında tereddüde düşmeleri, hattâ o davadan vazgeçmeleri mümkündür. Düşünerek, akıl ve muhakeme ile bir davayı benimseyenlerin ise, ideallerine cansiperane sarıldıkları ve daha önce batıl davalarda gösterdikleri gayret ve sebatın fazlasını, girdikleri hak davada gösterdikleri görülmüştür. İslam tarihi …
DevamıAbdurrahman bin Ebî Bekir (r.a.)
Hz. Abdurrahman, Hz. Ebû Bekir’in (r.a.) oğluydu. Peygamberimizin kayınbiraderiydi. Hz. Ebû Bekir’in bütün ailesi kendisiyle birlikte İslam’la müşerref olduğu hâlde, Abdurrahman bir türlü Müslüman olmaya yanaşmamıştı. Bedir ve Uhud Savaşlarında müşriklerin safında yer aldı. Hattâ bu savaşlarda meydana çıkarak çarpışacak er diledi. Hz. Ebû Bekir, haddini aşan bu oğlunu cezalandırmak …
DevamıAbdullah bin Zülbicâdeyn (r.a.)
Saadet Asrı’nın mimarı, İki Cihan Güneşi Resûlulah Efendimiz (a.s.m.), Kur’ân hakikatlerini cihanşümul bir sesle ilan ederken, Cahiliye Devri’nin kökleşmiş batıl âdet ve itikatlarını da temizliyordu. İnsanlık tarihi içinde böylesine muazzam bir inkılabın eşine rastlanmamıştı. Âdet ve inançlarına, gelenek ve itikatlarına taassup ölçüsünü dahi aşan bir inatçılıkla bağlı olan Cahiliye Devri …
DevamıAbdullah bin Zübeyr (r.a.)
Hz. Ebû Bekir’in kızı Esma (r.a.) ile cennetle müjdelenen 10 sahabiden biri olan Zübeyr bin Avvam’ın (r.a.) oğluydu. Hicret’ten sonra Muhacirlerden doğan ilk çocuktu. Hicret’in 1. yılında dünyaya geldi. Hz. Abdullah’ın doğumu bütün Müslümanları sevince boğdu. Müslümanlar âdeta bayram ettiler, “Allahü ekber!” sesleri semaya yükseldi. Onların bu sevinçleri, Yahudilerin yalanlarının …
DevamıAbdullah bin Zeyd (r.a.)
Hz. Abdullah, Ensar’dandı. Akabe Biatı’na katılmıştı. Resûlullah’a bütün kalbiyle bağlıydı. Peygamberimizle birlikte bütün savaşlara iştirak etti. Çok büyük kahramanlıklar gösterdi. Mekke’nin Fethi’nde, Hazreç kabilesinden Hârisoğulları kolunun bayrağını taşıdı. Abdullah (r.a.), “Sahibü’l-Ezân” sıfatıyla tanınıyordu. Bu isim, namaz daveti olarak henüz ezan bilinmeden önce, onu aynen rüyasında gördüğü için verilmişti. Hadise şöyle …
Devamı