Hz. Abdullah, Peygamberimizin halası Ümeyme’nin oğluydu. İslam davetinin ilk günlerinde iman safına girdi. Böylece şimşekleri üzerine çekmiş, müşrik gruptan gelecek her türlü eza ve cefayı peşinen kabul etmiş oluyordu. Hidayete erdiği sıralarda en büyük tepkiyi en yakınlarından görmüştü. İnanç ve âdetlerine körü körüne bağlı olan Mekkeliler, atalarının dinini terk edenlere …
DevamıAbdullah bin Atîk (r.a.)
İslam nurunun yayılması Mekke müşrikleri yanında Yahudileri de endişelendiriyordu. Bilhassa Benî Nadîr Yahudileri bir türlü Resûlullah’ın peygamberliğini hazmedemiyorlardı. Resûlullah’a karşı kin, haset ve adavet besliyorlardı. İçlerindeki âlimleri Resûlullah’a göndererek zor durumda bırakmak istiyorlardı. Fakat Kur’ân onları susturuyordu. İşte, Beni Nadîr Yahudilerinin en azılısı ve Resûlullah’a karşı en çok düşmanlık besleyeni …
DevamıAbdullah bin Amr bin Âs (r.a.)
Amr bin Âs’ın oğlu Hz. Abdullah, yaşının küçüklüğüne rağmen sahabilerin ileri gelenleri arasındaydı. Resûlullah’ı (a.s.m.) bir gölge gibi takip ederdi. Onun bütün söylediklerinin hak ve hakikat olduğunu bildiği için bunların mutlaka kaydedilmesi gerektiğine inanıyordu. Bundan dolayı ilk defa hadisleri yazmaya teşebbüs etti. Resûlullah’tan izin istedi. Efendimiz daha önce böyle bir …
DevamıAbdullah bin Amr (r.a.)
Peygamberliğin 13. senesiydi… Hicret’ten az önce, Medine’de tebliğle vazifelendirilen Hz. Mus’ab bin Umeyr’in (r.a.) eliyle çok sayıda Medineli, İslam’ı seçmişti. Hac mevsimi gelince 2’si kadın, 75 kişilik bir heyet, Hz. Mus’ab’la birlikte Mekke’ye gitti. Esasen kafile 500 kişilikti. Çoğunluğu müşrikler teşkil ediyordu. Onlar da hac mevsiminde Kâbe’ye giderek putlara tapıyor, …
DevamıAbdullah bin Abdullah bin Übeyy (r.a.)
Hz. Abdullah, Medineliydi. Hicret’ten önce Müslüman olmuştu. Asıl ismi Hubab’dı. Peygamberimiz bu isimden hoşlanmadığı için “Abdullah” olarak değiştirdi. Abdullah (r.a.), Peygamberimize bütün kalbiyle bağlanmıştı. Onun uğrunda yapamayacağı hiçbir fedakârlık yoktu. Bütün savaşlara iştirak etti. Fakat kaderin garip bir cilvesidir ki, babası Abdullah bin Übeyy, meşhur münafıklardandı. İman etmeyişinin sebebi ise, …
DevamıAbdullah bin Abbas (r.a.)
Peygamberimizin (a.s.m.), Medine’ye hicretinden üç sene önceydi… Amcası Hz. Abbas’ın evinde bir şenlik vardı. Bir oğlan çocuğu dünyaya gelmişti. Çocuğu Resûlullah’a götürdüler. Nur topu çocuğu kucağına alan Kâinatın Efendisi ona “Abdullah” ismini verdi. Ağzına biraz hurma ezmesi koydu, dua buyurdu. Küçük Abdullah, Peygamber Efendimizin ailesinin bir ferdiydi. Teyzesi Hz. Meymune, …
DevamıAbbas bin Ubâde (r.a.)
Hicret’ten önceydi… Peygamberimiz, İslamiyet’i yayması ve oradaki Müslümanlara öğretmesi için sahabilerden Mus’ab bin Umeyr’i (r.a.) Medine’ye göndermişti. Hz. Mus’ab iyi konuşan, meselesini insanları kırmadan rahatça anlatabilen bir kabiliyete sahipti. Zaten Resûlullah onu bunun için böyle mühim bir vazifeye göndermişti. Gerçekten de Hz. Mus’ab bu vazifeyi en güzel şekilde ifa etti. …
DevamıZübeyr bin Avvam (r.a.)
Peygamberimizin (a.s.m.), “Her peygamberin bir havarisi [yardımcısı] vardır, benim de havarim Zübeyr’dir”[1]buyurarak methettiği Hz. Zübeyr, İslam’a gönül veren ilk bahtiyarlardandır. Peygamberimizin en yakın dava arkadaşıdır. Ayrıca halası Hz. Safiyye’nin oğludur. Babası Avvam, Hz. Hatice validemizin kardeşidir. Nesebi, Peygamberimizin nurlu silsilesiyle, dedelerinden Kusay’da birleşir. Hz. Zübeyr küçük yaşta yetim kaldığından annesi …
DevamıSâid bin Zeyd (r.a.)
Hidayet semasındaki Peygamber yıldızları bir bir doğuyordu. Her yıldızın boy göstermesiyle cehalet karanlıkları biraz daha kayboluyor, dünya biraz daha aydınlanıyordu. İnsanlığı saadete erdirecek nurlu ufuk daha da bariz hâle geliyordu. İşte bu ufuktaki yıldızlardan birisi de Hz. Said idi. Hz. Said, henüz 19-20 yaşlarında cevval bir gençti. Peygamberimizin İlahî davetini …
DevamıEbû Ubeyde bin Cerrah (r.a.)
Dünyada iken cennetle müjdelenen 10 bahtiyardan birisi olan Ebû Ubeyde bin Cerrah (r.a.), İslam’a ilk gönül verenlerdendi. Asıl ismi “Âmir,” künyesi “Ebû Ubeyde”dir. Dedesine nispetle de “Ebû Ubeyde bin Cerrah” olarak meşhur olmuştur. Sülalesi yedinci karında Resûl-i Ekrem’e (a.s.m.) ulaşmaktadır. Hz. Peygamber (a.s.m.), “Her ümmetin bir emini vardır. Bu İslam …
Devamı